ECE AKSOY
Ece Aksoy,’’ Küçükken annemin bize okula giderken kızarttığı ekmeklerin üzerine sürdüğü sızma zeytinyağının tadını hala damağımda hissediyorum.’’Diyor.
Ece Aksoy, Yıllar önce İstanbul’da henüz bir bar kültürü yokken Ece bar ile bu kültürü İstanbul’a getirmeye çalışan bir işletmeci. Yıllar önce Levent’te Egemen Bostancı’nın teşvikiyle Nispetiye Caddesinde açtığı Ece bar’ı kapattıktan sonra Arnavutköy’de Kamacı sokak’ta üç katlı eski bir Rum evini lokantaya dönüştürdü. Daha sonra Bodrum Gölköy’e yerleşip 70 yataklı bir otel işletti. Otelciliği sevmedi. Kuruçeşme’de Ece bar’ı ve Aynalı meyhane’yi açtı ve işletmeye başladı. Bir süre sonra bar ve meyhane’nin işletmesini devretti.
Bir süre evde oturdu. Daha sonra tasarımcı arkadaşı Berna Bora’nın teşvikiyle Tepebaşı’nda eski bir işkembeci dükkânını Berna Bora yeniden iç tasarımını yaparak tekrar işletmeye başladı. Şimdiki ismi ile Dokuz-Ece lokantası’nda Ece Aksoy’la anneler günü için bir röportaj yaptık. Birbirinden lezzetli tatlarıyla Annesine özel hazırlamasını istediğimiz kahvaltısında yok yoktu.
Yıllar önce İstanbul’da bar kültürü henüz yokken,akşamüstü barı diye adlandırılan akşamın en geç 11’ine kadar açık kalabilen eğlence yerlerinin olduğu bir dönemde siz kadın olarak birçok erkeğin o dönem cesaret edemediği sabaha kadar eğlencenin süreceği bir bar açıyorsunuz. Sabahın 4-5’ine kadar süren bir eğlence yerinin sorumluluğunu bir bayan olarak almaktan korkmadınız mı?
__Hayır, korkmadım. Korksaydım giremezdim zaten. Tedirgin olduğum anlar oldu. Ama benim duruşum çok önemliydi. Duruşunuzda ne erkesiniz, ne de kadın. Sağlam durduğunuz zaman size hiçbir yerden zarar gelmez. Tedirgin oldum ama o’nu da bar’ı açtığım ilk gece üstümden çabuk attım. Çünkü ilk gece çok kalabalıktı ve oturulacak yer kalmamıştı. Bu da beni çok mutlu etmişti o gece çok çalışmaktan tedirginlik yaşamaya fırsatım bile kalmamıştı.
Hiç zorluklarla karşılaşmadınız mı?
__Şöyle zorluklar oldu; Ozamanlar kontrol polisin elindeydi. Sürekli kontrol yapılması bazen servisimizi aksatabiliyordu. Gerçi onlarda yapmak zorundaydılar ama bir yerin kalitesine göre de bu kararlar belki alınabilirdi. Gelip müziği kesip, ışığı açmaları doğrusu beni rahatsız ediyordu. Başka bir rahatsızlık yaşamadım.
Müşterileriniz arasında sanat camiasından da birçok ünlü isimler var. Sizi sıkça ziyaret eden isimler arasında kimler var acaba?
Sezen Aksu, Kadir İnanır, Halil Ergün, yaprak dökümü ekibi olduğu gibi gelir, Şairler, Edebiyatçılar ve ismi şuan aklıma gelmeyen birçok isim gelir.
Peki Ece Aksoy bu işin dışında başka bir iş yapması gerekseydi, hangi alanda bir iş yapmış olurdu acaba?
__Ben sanat yapıyorum. Yemek yapmıyorum. Burası benim sahnem. Resim yapardım, şiir yazardım.(yazıyorum zaten)Senaryo yazardım, sinema yapardım.
Bir nevi görsel sanatlara mı yönelirdiniz?
__Evet. Tiyatro yapardım. Ben sanatın bütün dallarına meraklıyım ve yetenekliğimde.
Bir dönem otel işlettiniz ve otelciliği bıraktınız. Neden otelciliği bıraktınız?
__. Çok mükemmeliyetçi birisi olduğum için bıraktım. Bana göre bir iş olmadığını anladım, yanlış bir yatırımdı. Bu işte 16 saat çalışıyordum. Otel işinde 24 saat çalışıyorduk. Buradan müşteriler belli bir saten sonra evlerine giderken, otel işinde öyle değildi, müşteriler gece kalıyordu ve hizmet etmemiz gerekiyordu. Bu yüzden bıraktım.
Ece Hanım mutfağınızı genellikle Akdeniz ve Ege mutfağı olarak tanımlıyorsunuz. Grit adası’ndan İber yarımadası’na (Sefarad_Musevi mutfağı),Orta Avrupa’dan (Arnavut_Boşnak yemekleri)Anadolu’ya(Ermeni ve Türk mutfağı) Farklı yemekleri bir araya getirip, Farklı kültürlerin yemeklerini yapıyorsunuz. Yapmış olduğunuz yemeklerden müşteri zevk aldığında sizde bunun hazzını yaşıyorsunuz. Peki, size bu damak zevki nerden geliyor, işin içine anne faktörümü giriyor?
__Benim ailem 1913 balkan savaşı göçmeni. Yugoslavya göçmeni. Gerçi annem de İzmir’de doğmuş ama bir Grit’li mahallesinde. Bu yüzden hamur işleri ve çeşitli et yemekleri Grit’ten göçenlerin kültürüyle donatılmaya başlanmıştır. Damak zevki ise, size ikram ettiğim ege lokumunu beğenmeniz gibiydi. Küçükken annemin kızarttığı ekmeklerin üzerine sürdüğü zeytinyağı tadını hala unutamadım.
Birçok yemeğiniz için özel olarak getirdiğiniz zeytinyağı kullanma sevdanız buradan mı geliyor?
__Evet. Buradan geliyor.(gülüştük)
Peki, annenizin size en çok yapmasını istediğiniz özel bir yemeği var mı idi?
__Valla biz genel de fukara bir aile idik. Evde bulduğumuz yemeği yerdik. Et yemeği çok olmazdı. Pahallıydı diye, haftada bir iki et yemeği yapılırdı. Mangalda yapılan ızgara et ve yanında da bir salata gördüğümüzde çok mutlu olurduk.
Annenizle olan ilişkinizden biraz bahseder mi siniz?
__Annem çok fazla çalışan bir kadındı. Sabah erken kalkardı mutfağa girerdi. Çok kalabalık bir aile olduğumuz için hep bize mecburen yemek üretirdi. Akşam yatma saatinde yatağa girerdi. Annemi çok severdim. Annem de beni çok severdi. İyi bir ilişkiydi.
Anneniz 20 yıl önce vefat etmiş şuan yaşamış olsaydı kendisine nasıl bir hediye almak isterdiniz?
__Annem şuan yaşamış olsaydı kendisine bu kahvaltıyı sunmak isterdim. Annem için alınan bir şey değil almak istediğin bir hediye için harcamış olduğun zaman kendisine en büyük armağan olarak kabul ederdi.
Bu kahvaltı da neler hazırladınız?
__Kıyma ile özel hazırladığım içi, ince bir yufka ile sarıp ince ince doğrayıp fırında pişirdiğim özel Ege lokumu,
Ispanak ve Havuçlu fırında pişirdiğim köfteler, Kabak ile hazırladığım mücver.
Közlenmiş kırmızıbiber, peynir, domates, özel yeşil zeytin.
Hala pazarlara kendiniz mi gidiyorsunuz?
__25yıldır pazarlara kendim giderim. Bolu pazarına sık giderim. Has organik sebzeleri küçük köylüden alırım. Çünkü onlar kimyasal gübre kullanamıyorlar, paraları olmadıkları için doğal gübre kullanıyorlar. Bu köylülerden sebzeleri organik olarak aldığım için
burada harcadığım emek de yemeklerime lezzet olarak yansıyor. Benim için bu detayı 100 kişiden 1 kişi bile fark etmesi beni mutlu ediyor, o 1 kişi sayesinde 99 kişiye de lezzetli yemek sunmuş oluyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Peki, ya sizi anneler günün de mutlu edecek en büyük hediye ne olurdu?
Bende annem gibi düşünüyorum. Kızıma hep şunu derim. Bana anneler günün de özel bir şey asla alma. Bence her gün anneler günüdür. Anneler günü ticari olarak uydurulmuş bir gündür. Şöyle düşünüyorum, bugün bir sürü anne evladını kaybetmiş, bir sürü evlat annesiz kalmışken, bir sürü anne yıllardır evlat sahibi olamazken, böyle bir günde birilerinin sevinmesini görüp de, birilerinin de üzülmesini istemediğim için bu günü kutlamak istemem.
'Kızım bana yere düşmüş bir sonbahar yaprağı bile almış olsa bana onu getirirken harcadığı emek en büyük armağandır.''
Evet gördüğünüz gibi herşeyi boşverelim 'emeğe saygı'yı'' es geçmeyelim..
Aksi taktir de bir gün sizin de emeğinize saygı gösterilmediğine şahit olduğunuzda, o yıkılmış duyguları yaşamamak için ''Emeğe saygı'' asla unutulmamalıdır..
Semra ANAMUR Kaynak:Hürriyet Gazetesi Look